Uzun bir günün ardından yatağıma uzanmıştım, herkes gibi o günün ve gelecek olan günlerin muhasebesini kendi kendime yapıyordum. Bugün doğum günümdü 30 olmuştum belki de bu akşam geçmişi, şimdiyi ve geleceğimi düşünmemde etkili olmuştu. eğer şanslı iseniz doğar doğmaz sıcak bir ev maddi kaygıları olmayan bir aile ye sahip olarak dünyaya gözlerinizi açarsınız . tabi ben bu kadar şanslı değildim bu yüzden hayatın güzelliklerini kaçırıyordum Avrupa tatilleri yeni yılda bir önceki yıldan bir sonraki yılda çıkmak üzere piyasaya sürülen arabalara sadece bakabiliyordum . neyse bu kadar fakir edebiyatı yeterdi gerçekçi olup sahiplerimizin istediği gibi uslu birer çocuk olup enflasyonla orantılı maaşlarımızla durumu iyi olup sahil kesimlerinde yazlık alan akrabalarımızın yanında kanunen en az 10 günden aşağı kullanmamız gereken yıllık izinlerimizin 7 günle sınırlı tutan psikopat müdürümüzün istediği tarihlerde kullanabilecek kadar özgür olduğumuz için şanslı olduğumuz için her akşam şükür etmeliyiz. sonuçta Avrupa tatilleri ya da son model arabaları alan değil yapan ve bunları sahip olanlara hizmet eden bir kesimiz. biz olmasak zenginlik anlamını yitirir. üstlenmiş olduğumuz misyon oldukça önemli. bizim dinlediğimiz müziklerin için de acı ve yokluk melodileri akıyor. siz hiç mozart dinleyen bir çalışan gördünüz mü? belki de görmüşsünüzdür ama o da ana haber bülteninde ulu zenginlerimizin katılmış olduğu ve onlar yediklerinden arta kalanları dünyanın geri kalan kısmında açlıktan iç savaşlardan canını kurtaran kardeş toplumlar için yapılan yardım gecelerini gösteren vtr lerinde arka planda çalarken duymuşlardır. zaten kayıp değil ama dinlenilen müziğin yaşam tarzının dahi bulunmuş olduğu maddi varlığıyla örtüştüğü bir dünyada yaşadığımı fark etmemi sağlıyor.
Bunları yazmamın da insanlar "bunu bilmiyor öğrensin gayesiyle" değil sadece yeniden hatırlatmak istemem. yeni kıyafetler alınca six packli ve selülitsiz screett mankenleri gibi görünmeyeceğiz. sadece giyinik olacağız , sürekli yeni kıyafetler yeni kozmetik ürünleri yeni ayakkabılar kartonlarda üzerinde ismimiz yazan mochalı whiteli kahveleri içince huzura kavuşamayacağız ve en önemlisi sınıf atlamayacağız zaten sınıf sadece eğitim dalında güzel gerçek hayatta sınıf resmi olarak yok ama gayri resmi olarak maalesef var. bunları kabullenmek ve çözümü için çalışmak lazım. artık bilişim çağındayız insanlar yemek yemeden önce resimlerini paylaşıyor acaba bunu yiyemeyen arkadaşımız var mıdır diye düşünmeden tabi ki güzellikleri ve mutlu olduğumuz anı paylaşmak güzel. ama ilgi canavarı gibi her şeyimizi paylaşarak ne kadar itici olduğumuzu bazen düşünmemiz gerekir. popüler kültürün birer kölesiyiz, kitap okumuyoruz okursak da bestsellerden aşağısına bakmıyoruz. müzik desek yapımcıların müzik yapımcılarının popüler yaptığı insanları yani kısacası okuduğumuz kitap izlediğimizi filmler dinlediğimiz müzikler popüler kültürün etkisinde ve para kazandıranın.
Bütün bu konuyu bağlamak gerekirse toplum olarak dünaya kalabalaklaştıkça bizler yanlız birer birey oluyoruz kocaman gülüp paylaşatığımız resimlerde sadece kocaman rollerle poz veriyoruz, yediğimiz yemekler göründükleri gibi çok lezetli değil zaten onlarda bu hayat tarzı gibi şişirilmiş geneteği ile oynanmış sadece görüntüden ibaret. herşeyimizi tek tip oluyor herkes bencilleşiyor. Bize baştan sorsalardı belkide kimse gelemezdi bu dünyaya ben Araf da olmayı tercih ederdim zaten günü kurtarıyoruz. aşklar evet aşklar aslında aşk bir defaya mahsus olmalıdır Sabahttin Ali nin Kürk Mantollu Madonnasında Raif gibi Maria gibi ki bizler o kadar tüketiciyiz ki sevgileri saflıkları dahi bitiriyoruz diğer herşey gibi. hayal kırıkları kötülükler bizi değiştiriyor iyi olan zamanla kötü olmayı seçiyor. iyi olmak sadece takdir edilmenizi sağlıyor çünkü hayat o kadar zalim ve kötü insan var ki biraz iyi olursanız takdirle ödüllendiriliyorsunuz ama sadece kelimelerle. iyiler gerçekten kaybediyor bu hayatta. ama yinede pes etmemek tek tip olmamak için çapa göstermeliyiz. bu şekilde hayatlarımızı ruhlarımız özgür olur..
26.01.14
S.O