10 Mart 2013 Pazar

SEN VE BEN VE "BİZ"

Gözlerim  bilgisayarım da yanıp sönen imleçinde olsada aklım orada değildi. Bütün dikkatini yapmaya çalıştığım şeye yazmaya odaklansamda ister istemez her ay elektronik postama düzenli olarak gelen faturasını ödediğim paralı digital uydu kanalın da ki televizyon dizisindeki gelen seslerle dağlıyordu. Zaten yazsam ne olacaktı ki? O kadar çok yazan insan var  ki. yazmak neyi değiştirecek? Bu yaşlı yeryüzünde insanların acılarının bile sıradanlaştığı bir dönemde ne yazabilirdi ki ? Bence insanın kendini ifade etme biçimi karşısındaki insana göre değişiyordu. Eğer kişi karşısındaki insana kendini ispat etmek istiyorsa seçtiği cümleleri buna göre seçebildiği bir zamanda yaşıyoruz. Bunu örneklememiz gerekirse yeni tanıştığımız ve bir şeyler hissettiğimiz  insana  kendimizi ifade ediş biçimimiz ile hayatımızda yerini almış ve çoktan sıradanlaşmış bir kişiye ifade etmemiz arasında şöyle bir uzaktan baktığımızda iki zıt karakterli insan kadar farklı olabiliyor.Bunun bana göre sebebi ise karşımızdaki Bireyin bizi olduğu gibi kabullenilemeyeceğini düşünmemiz.
Her zaman birilerini etkileme çabasındayız. Bu bazen o insanı elde edinceye kadar kimi zamanda ihtiyacımız olan işi alıncaya kadar sürer. Sonrası ise gerçek kimliğimizi bir süper kahramanın gizli kimliğini açıklarcasına yavaşça şaşırtıcı bir şekilde ortaya çıkıyor çünkü artık egomuzu doyurmuşuz artık karşımızdaki gerçek "beni" rahatça gösterebiliriz. İnsan gerçekten yaşadığımız zamanda bütün ihtiyaçlarını gidermek için harcayamacağı duygu, beden  hatta yeri geliyor kendi yaratıcısını bile kandırmayı düşünecek kadar sahtekar ve acımasız. Eğer zırhınızı çıkarırsanız ve karşıdaki insan bunu görürse ya da hissederse emin olun bunu yaptığınız güne lanet okursunuz..
Aslında bütün bunların sebebi değişen ve vahşileşen toplumlar. evet vahşiyiz orta çağa karanlık diyenler kendi karanlık çağını yaşadıklarını maalesef göremiyorlar. kanun var ama işleyişi bile banka hesaplarına göre farkılık gösteriyor. Nerede eski aşklar diyenler sürekli eskiyi ananlar da  o kadar çabuk tüketiyorlar bu bile yetmiyor dönüp tekrar tükettiğini tüketiyor ve eskiyi anarak doymadığını gösteriyor. bütün insanların "fast food" tüketir gibi birbirlerinin duygularını bedenlerini tüketiği bir çağın tanıklarıyız sürekli yeni kıyafetler yeni sevgililer yeni telefonlar yeni arkadaşlar edinme çabasındayız.o kadar duygusuzlaşıyoruz ki, bize fısıldanan "bu olmazsa başkası olur" fikirleri beynimizin ruhumuzun derinliklerine işliyor, bu da zamanla yaşam tarzımıza dönüşüyor. Eskileri yad edenlere sormak lazım sevdiğinizi düşündüğünüz insanı her haliyle mi seviyorsunuz ? yoksa eksiklerini görecek kadar mı bir sevginiz var? eminim mecnun da Leyla'da  birbirlerini eksiklerini görecek kadar sevmiyorlardı. ama çağımız her şeyin daha iyisi olduğunu ve elindekinden daha iyi bir model olduğunu öğrettiği için elimizdekini her eksikliğiyle ya da artısıyla değilde bir üst modeliyle ya da indirimde olan başka bir modeliyle değiştireceğimizi öğrettiği için hiçbir zaman  karşımızdakine sadık olamıyoruz. En önemlisi elimizdekiyle yetinemiyoruz, Karşımızdaki insanın illaki eksikleri olacak zaten "insan" olmasından kaynaklıyor. Duyarlı  İnsanlar değişir eksikliklerini görür ya da kendisine yapılan eleştirileri dikkat alır. Eksiğini tamamlar ya da çaba gösterir ,bu bile başlı başına bir değişimdir ve yeterli olmalıdır.

İnsanların birbirini kaybetmesinin kolay ama kazanmasının ise bir o kadar zor olduğu bir çağdayız
tüketmekten çok birbirimize olan anlayışın hoşgörünün atfetmenin egolarımızın tavan değilde taban yapması gerektiği inancındayım bu karanlık çağda bir umuttur bu, birini karşılıksız sevmek. en önemlisi "ben ve sen" olmamalı "sen ben ve ben" değil "Biz" olan insanlardır bu hastalığın şifası.. Bozuk sistemin hasta çocuklarıyız biz tek ihtiyacımız birbirmize rol yapmadan yenebiliriz bu hastalığı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder